“Sizin gibi tutkulu değilim sanırım, bütün bu saydığınız şeyler aklımdan hiç geçmedi bile.” Tam cevap verecekken duraksadım, sarsmaya karar verdim. Ayağa kalkıp falez korkuluklarına doğru yürüdüm. Günlük bir konuşma içinde uzun sayılabilecek kadar sessiz kaldım. “Saydığım şeyler aslında zaten gerçek hayatta olmayanlar, bir sise tutkulu yaşamak ne kadar anlamlı olabilir ki zaten…” Banka geri dönüp oturdum, daha kısık sesle konuşmaya devam ettim: “Bir çeşit tuhaf zaman avcısıyım.” “Bu bir meslek...
Sekiz Eğrisi
Gecenin yarısı çalan telefonla uyandım. Alo? Alo? Kimsiniz? Sahile vuran dalga sesleri. Öyle düşünüyorum ki hep aynı dalganın sahile kendini bırakma sesi, yeniden hep aynı an, bir süre dinleyip telefonu kapatıyorum. Ardından odadaki sessizlik. Yastığımı sağa sola çekiştirip yeniden uyuyorum. Uyumak için bazı şeyleri unutabilmek gerekir, bu telefondaki deniz sesi tam uykumun ortasında benim geceme umut bağlayan misyonu tuhaf olan gizlilik hareketi, var olduğunu anlatmak istiyor, bir çeşit...
Öğlen Uykusu
Ne söyleyeyim? Neredeyse hiç kimsenin öğle uykulu yaşamlarının kalmadığını mı ? Parçalı bulutlu adamlar, yedi fil hikayesi, evinde uyuyamayan hayatlar, hoşgörüsüz sokaklar, biri diğerini itiyor, öne adımlayıp daha hızlı yaşamak için dirsek atıyor, komik çabalar, anlamsız telaşla. Sabahları işe giderken, akşamları da eve dönerken daha çok korna çal, öndeki arabayı sıkıştır ki daha hızlı sürsün, acele hayatçılar, bir patırtılı, bir gürültülü hayat… Nereye? Gerçekten soruyorum bunu: Nereye...
Posta Pulu
Tam kalbimde yaşadığım yerden çok uzaklarda olmanın verdiği hakiki bir değişim vardı. Olağanüstü sakin bir gece yarısı yürüyüşü gibi gerçeği hiç dikkate almayan bir rüyanın içindeyim. İşin aslı şu ki; her şeyi kendime saklamaya kesin kararlıyım. Düşüncelerimi davranışlarımla ifade etmeyi istemiyorum. Gelişigüzel bir hafızanın yapacağı şeyi takip ediyorum, örtbas ediyorum, ayaklarımın altında gidebileceğim yeni bir yol daima olmalı. Bir gün başka bir kapıdan girip başka bir dünyada yaşayıp deniz...
Ç.G.H: Çok Gizli Hayat
Yola çıkarken yalnız olduğumu sanıyordum. Sarı yağmurluğumu dikkatlice ilikleyip, sarı yağmur botlarımı giymiştim. Çıkmadan cebimdeki konyaktan uzun bir yudum aldım. Çikolatalı puromu kapıyı kapattıktan sonra ıslak çime atıp sağ ayağımla ezdim. Saat on biri geçiyordu. Nedenini söylemek zor, içimde birkaç istekle yürüyemeye başladım. Bir tanesi evde şöminenin başında konyağını yudumlamak istiyordu caz dinleyerek, öteki evi bırakmak…. Bu çok yağmurlu gecede üşümeye ayarlamıştım kendimi. Sonunda...
Bambaşka Bir Dünya
Hayat aslında herkesin düşündüğü gerçek hayattan daha sessizdi bu bambaşka dünyada. Yeni yaşam özleyenlerin çok rahat edeceği kolay saatler vardı. Başına olmadık kötülüklerin asla gelmeyeceği, aradığınız bütün kitapların da olduğu mükemmel dükkânların yaşadığı, yarısı güneşli yarısı yağmurlu bir şehir. Aynı anda çeşitli isteklerin yerine gelebildiği, merdivenli yollar, yokuş aşağı sokaklar, kumdan sıcak patikalar…Herkesin kalbinden geçen bir yol bu şehir için hiç de imkânsızlık değildi...
Bir Aşk Teorisi
Müzik kanalını değiştirip, herkesin katıldığı bir düşünceye ortak oluyorum: Yeni aşk, yeni dünya. Aspirinden daha güçlü, elektrik gücünden daha etkili, mucize tariflerinden daha hızlı. Aşık olunduysa artık her şey iyidir, hayat olağanüstü güzeldir. Binlerce liralık yenilenme programlarını da unutun gitsin. Yerel, ulusal, evrensel bütün okunan haberler artık iyi haberdir. Hiç bu kadar genç olmadığını hissetmek ayrıca bir harikalık. İnan bana artık gerçek yaşında değilsin, çünkü işte söylüyorum...
Bu Gecenin Yolcusu Kalmasın
Yine gidiyorum. Güçlü olmak için yola çıkmıyorum, kaybetmemek için mil sürüyorum. Gidiyorum. Tedavülden kalkmış koleksiyon paraları cebimde, Hong Kong’a, Paris’e, Alaska’ya gidiyorum. On yedi ülkeye ait harita bavulumda. Bavulum küçük. Hayatım gibi. Bir kot, bir gömlek, on yedi harita, işe yaramaz eski paralar ve hayallerle dolu elli kısa çöp hikaye. Gidiyorum. Hakkımda hiçbir şey bilemedim, bilmiyorum. Ha, bilmek de istemiyorum. Ne ilk çağlardan gelişim, ne de son çağlarda...
Absürt: Ceket
Hayali bir Cin Ali, iki Cin Ali, daha çok çizemem. Şimdi iki Cin Ali’n var. Bu da turunçgiller familyasından portakal, biraz kırmızı olmuş, sarıyla üstünden geç, bağırma, kaçık mısın, çok meşgulüm, daha fazla cin çizmek için müsait değilim, bağırma, deli değilim, botlarımı birbirine bağlamadım, işine bak sen, taksi, taksi, aynı yere evet, on yedinci kat, geniş terası var, güvesiz hayatınıza hoş geldiniz, zannediyorum ki bu sefer için seni affediyorum, peşime takılıp gelmiş, daha dikkatli...
Türkçe Aşk
Nerede olursan ol geri dönebilirsin, hangi gecenin yanındaysan önemi yok, kaçıncı duymadığım bir hikayenin içinde olduğunu da dikkate almıyorum. Bence, şimdilik yapılacak bir şey yok. Acelem yok, keyifsizliğim geçecek. Asla geriye bakmadım, asla içim acımıyor. Herkes beni seviyor. Yalnız asla değilim, ki olsaydım da bundan bana ne bir hayat içindesin. Partilerde kaybolmadım, kurbağaları sevenler partilerine de katılmadım, yolumu şaşırmadım, on dokuzuncu cadde üzerinde yürüyorum, muz kabuklarını...