Bambaşka Bir Dünya

B

Hayat aslında herkesin düşündüğü gerçek hayattan daha sessizdi bu bambaşka dünyada. Yeni yaşam özleyenlerin çok rahat edeceği kolay saatler vardı. Başına olmadık kötülüklerin asla gelmeyeceği, aradığınız bütün kitapların da olduğu mükemmel dükkânların yaşadığı, yarısı güneşli yarısı yağmurlu bir şehir. Aynı anda çeşitli isteklerin yerine gelebildiği, merdivenli yollar, yokuş aşağı sokaklar, kumdan sıcak patikalar…Herkesin kalbinden geçen bir yol bu şehir için hiç de imkânsızlık değildi. Omzumdan bakarak geride çeşitli hayatlar görebiliyor ve o an hangisinde olmak istersem, o yöne yürümem yetiyor. Burada son derece rahat, özgür yaşamlar onlara ait insanları bekliyordu. Öteki dünyada ihtiyaç duyulan, hatta olmazsa olmaz olan şeylerin çoğu burada hiçbir anlam taşımıyordu. Kalp neyi isterse ona doğru gitme özgürlüğüne sahipti. İşler hiç karışık değildi bu yerde, zamanı takas etmek zorunda kalmadığınız bir kolay düzen, su ve oksijen yine vazgeçilmezdi, ne var ki bunlar için ödenilen bedeller kesinlikle yoktu, rahatlıkla nefes alabilir, istediğiniz kadar su içebilirsiniz. Şaşkınlık verici bir dünya olduğu açık. Tek kural burada yaşamak istiyorsan içeride yaşamayı öğrenmek.

Bir keresinde kilometrelerce farklı yönlere doğru uzun zamanlar yürümüştüm, bütün bu gidiş hali inanılmaz eğlenceli geçen, tuzaksız, rüzgârdan sağanak yağışlı havalara, kar yağan çam ağaçlı yollara, ılık güneşli akşamlara tam bir güven içinde sonsuzluk hissi veren bir yolcu olma tavrıydı. Yanlış sözcükler, yanlış yollar diye bir şey yoktu, ne varsa hepsi bir yere aitti, her kalp kendine ait milyonlarca boşlukla yürüyor ve bu boşluklar görülen her yeni yaşamla kendiliğinden şekilleniyordu, hiç kimse bir şeye ait değildi, her kalp özgürdü, bir adı olmak zorunda da değildi, isimler, numaralar bu bambaşka dünyada anlamsızdı, birçok işarete rastlayıp yanından görmemiş gibi geçebilir ya da gerçek dünyada saçma denilen bir işaretin peşine takılıp bütün bir kalbi onunla geçirebilir ve hiç yargılanmadan yaşayabilirsin. İnan bana, bu bambaşka bir dünya; buzlu cam kapıların arkasından bir küçük renkli ışığın ardına çok uzun yürüyebileceğin, posta kutusuna bırakılan kimden olduğu belirsiz bir mektuba ait yönde bir ömür gidebileceğin, gerçek hayatla karşılaştırılması güç, duvarsız alabildiğine sınırsız, hayal ettiğin hızla değişen uçsuz bucaksız şehirler…Ne geceler uyumak için, ne gündüzler gereklilikler için. Seçtiğin yollarda mavi kedilerle konuşabilir, büyük bir aydınlık etrafını kapladığında kanatlarını açıp uçabilir, bir ışıklı cismin gölgesine takılıp gözden kaybolabilirsin.

Bir öğleden sonra daha önce hiç görmediğiniz yeşil bir otobüs önünüzde aniden belirirse, bu otobüsün kapısı açılır içeri davet edilirseniz, gidin derim, hiç düşünmeden, kağıdın üzerine yazılmış en özgür hikayenin sizin olacağınızdan hiç şüpheniz olmasın, bambaşka bir dünya…

Şu anda Japonca bir haber manşetinin peşinden gidiyorum; kayıp bir kız, Osaka’da bir öğleden sonra tek başına yürürken duman olup gitmiş, ben fotoğrafta şunu hissettim: Bu kızın kalbiyle benim kalbim arasında çok uzak yıllarda geçen bir hikayeye ait tuhaf bir bağ var. Ne hikayeden eminim, ne kızın kim olduğundan. İçimden gelen sadece onun yok olduğu Osaka’nın sokağında yürüyüp, o bilinmeyen aynı dumanın beni içine alıp kalbimin onun kalbiyle yeniden rastlaşmasını imkânlı kılmasını istemek. Tuhaf olan bir şey yok. Bu manşetteki yüz benim de içinde olduğum iki kişilik bir dostluk hikayesi.

Bu bambaşka şehirde yaşama hakkı onu hayal edip ona doğru yürüyenlerindir…