I am in a board and plain land. I have no reason. I haven’t had any reason at all. I feel like being around a bedroom. Everything is lost. I have a middling soul, neither happy nor unhappy. Everything is on two sides, on the left, on the right, fairly nearby but… Everything has gone. All furniture which remained in two probable choices… When everything had been neat, suddenly it became confused enough for everyone… Mirrors, shoes, keys, cigarette boxes, lipsticks, ash, ash, ashes… A...
İçinizden Kolaylıkla Çıkmayacak Bir Novella : Kâtip Bartley – Melville
İlk kitap tanıtımımda, özellikle söylemek isterim ki sevgili kitapseverlere bahsedeceğim kitaplar, benim sevdiğim tarz olan çoğunlukla novella, novelette ve öykü kitapları olacaktır. Sosyal medyada dolaşan kitaplardan ziyade, kendi okuduğum ve sevdiğim kitapların kişisel bakış açısıyla incelemesi olacaktır. Türk öykü kitaplarına da, yine subjektif beğenilerim yön verecektir. Her kitabın değerli olduğunu bilmekle birlikte, aslında kitap ve okur arasındaki ilişkinin, okuma birikimi, yaş, ilgi...
Sence Umurumda mı ?
Sonu hakikatle nihayetlenmeyen uzun yol rüyalarının asılsız olması, daha da tuhafı hayali yolların hayali olması sence umurumda mı? Yolda yolcu olmam için havada ilk leyleği gördüğüm bir zamanlama olmalı mı? Doğru yerde, doğru zamanda değilim, inandığım için yolcuyum ; olmayan şeylere, mesela boşluğa inanıyorum, mesela beş yapraklı yoncaya, mesela abajur ışığında görülen rüyanın kısa sürede gerçekleşeceğine, sökülmüş yünlerden yedi kapıya dağıtıp dileklerin gerçekleşeceğine, mesela sana...
White Lies
I am walking around every nook and cranny in empty streets. It is two in the morning. Cats flying over the trash, drunk man from left to right as a very known crossword, ambulance siren to be deathless, few cars passing the life, a really silent song of dark blue with the odd but familiar asphalt scent… Am I afraid of the dark ? Maybe yes, maybe no… It drives me mad to always feel the same feelings that hurt me deeply with far away faces walking miles further… I slowed down the pavements, the...
Nano Bir Terk
Akıntıya karşı koyamayacağımı biliyorum. Aynı kaldırımı arşınlayan rutin bir yaya gibiyim. I’m coming home. Yürüyecek başka yol kalmadı. Eskisi kadar hızlı yükselmiyorum. Dinginim. Birdenbire kendime gelmedim elbette. Uzun zaman düşündüm. Akşamlar nasıl geçti çok iyi bilmiyorum. Son kuşlar gitti, bazı kuşlar öldü, eve dönüyorum. Kimsenin gidişinden mesul değilim. Uğursuzluklardan da. Herkesin yeni bir hayata başlama hakkı olmalı. I’m coming home. Gece oldu sözünü tutmadın, diğer gece oldu...
Hesaplaşma
Bu gece daha çok senden söz edelim istiyorum. Bu bir nezaket veya iyilik değil. Açıkçası ben şezlonga uzanıp seni düşüneceğim. Yalancı olduğundan bahsetmeyeceğim. Sakin ol, bütün bunları izleyecek olan geçmişe ait bir aşkın kırk yıl hatırı olurmuş misali sadece bağlılık ve bir miktar hatırlama. Dahası hatırlatmam gerekirse bilirsin cömertimdir. Sırlarını verecek değilim, hatta kız kardeşinin arkadaşıyla bir kış bir yaz ,yalana dolandığını da anlatmayacağım. Yugoslavca “yalancı” nasıl denilir...
Bulmaca Çözümü
Soldan sağa, kaybolan , cennet. Bir inanışa göre sonsuz mutluluk. Çocukluk geçmiş, şarkıları söylenmiş, birisi saklanmış, diğeri aramış , hayaletli evlerde , belki yan odalarda , doğru saklanma yeri hiç bulunamamış , bütün detaylar uçmuş, zaman her şeyi altüst etmiş ve oyun bitmiş. Hayat. Kim asıl olan gerçek yolu bulacaktı? Çok gizli bir bilgi. Çözümü hiç bulunmamış. Bir gazete ilanı masaya yatırılmış. “Kayıp Hayatlar,” bulan, bilen, gören varsa ötekini arasın. Kayıp bir bilinmeyen...
Uzun Yol
“Nereye ?” “Bilmem. Bekle, yazı mı tura mı? Yazı olursa kuzeye, tura gelirse güneye . Ne dersin?“ “Yolculuğun ilk anında tartışacak değilim. Dediğin gibi olsun. Ne geldi ?“ “Güneye yol alıyoruz. Heyecanlı mısın ?“ “Aslında biraz. Hatta çok. Sen?“ “Her şeyi merak edip sabaha kadar uyuyamayacak denli heyecanlı…” O bir gün geldi ve biz Dennis’le uzun zaman içinde sürekli varsayıp konuştuğumuz tuhaf yolculuğa 1976 model , fıstık yeşili Volvo 240 GL ile çıkıyoruz. Onca konuştuk, işte hayaller...
Kurt Eşittir Hayat
Bugün hayatlardan çarşamba. Oynaya oynaya, güle güle, büyük bir sevinçle veya harikulade huzurla geçen ardışık saatler yok. İyi şeyler söylemek isterdim. İsterdim ama… Bu iyi niyeti belirleyen bir yol yok. Kırk bir kere güzel hayat desem, yine desem hayat değişmiyor. Bir yerde sürekli mutlu olmak kolay değil, halbuki sürekli mutsuz olmak çok daha rahat, hatta bir çabaya bile gerek yok. Bu can sıkıcılıkla ilgili fikrim şu: Ne kırmızı başlıklı kız, ne de büyükanne, hayat o yatakta yatan kurdun ta...
Gizli Hayat
Gizlice ortadan çekilip, artık defalarca bu kapıları açmış olduğumu unutarak, tuhaf bir biçimde değişen zamandan da köşe bucak kaçarak, sanki tümüyle rastlantıymış gibi, şehir şehir gidiyorum… Başka gizli hayatlara…Ardımda bıraktığım Rum büyük bir taş ev, yokuş sokak araları, kurbağalı bir dere, deniz kızlı dükkanlar, nadir önünden geçilen bir tuhafiye, çok ender içinden geçilen kırk bir kapılı han ve hayatımdan kopan ilmikler, kırk dereden su içip dilek tutulan rüyalar ve çekip giden şehirler...