Gizlice ortadan çekilip, artık defalarca bu kapıları açmış olduğumu unutarak, tuhaf bir biçimde değişen zamandan da köşe bucak kaçarak, sanki tümüyle rastlantıymış gibi, şehir şehir gidiyorum… Başka gizli hayatlara…Ardımda bıraktığım Rum büyük bir taş ev, yokuş sokak araları, kurbağalı bir dere, deniz kızlı dükkanlar, nadir önünden geçilen bir tuhafiye, çok ender içinden geçilen kırk bir kapılı han ve hayatımdan kopan ilmikler, kırk dereden su içip dilek tutulan rüyalar ve çekip giden şehirler...
Aşkla Hayat
Ne bugün, ne yarın hiçbir şey değişmeyecek. Şehre benzeri yağmurlar yağacak bu kış da. Bütün hayatlar mucizevi olma hayalleriyle öldüler. Yüzyıla yakın yaşayıp, hayatımız güzel olacak, iyi şeyler olacak, her şey güzel olacak zırvalığıyla ilk hayatlarından daha kötü hayatlarla hayatlarını bitirdiler. Yavaş ve ağır rüyalar görerek geceleri geçiriyorlardı, kimi zaman gerçeğe dönüşen haberci rüyalar yok değildi, bunlar da zor günler, zor geceler haberci rüyalar olarak her şeye rağmen suyun akışını...
Hayal Hayat
Sana yığınlarca hayal okudum. Bunları bile isteye mi yaptım, olaylar kendiliğinden mi yol aldı, inan bana hiç bilmiyorum. Bu hayal seferlerimde kimi zaman aklımdan uçan rüyalarım oldu, hep tekrarladım, ayrıntıları kafamdan geçirdim, ama bazı rüyaları sana anlatamadan unuttum. Bütün rüyalar da bütün hayatlara benzer mi emin değilim. Bunu anlamak için daha uzun bir hayata ihtiyacım var. Uzun bir sessizlik oldu. Daha uzun hayat ihtimalimi hayalledim. Bir dükkancı, bir dükkan ve müthiş bir toz...
Tehlikeli Hayat
Gardırobun üstünde sarı küçük bir bavulum var. Blues dinlerken aklıma anında esiyor, ahşap sandalyenin üstündekileri yere atıp üstüne çıkıyorum. Boyum yetmiyor, kahretsin! Yağmurlu balkona çıkıp metal merdiveni ite kaka odaya gelmeye zorluyorum. İşte budur! Sarı bavul yerde. Milyar toz havada. Bu bir gece büyüsü olmalı. Bir çırpıda bum bum bum, iki jean, iki gömlek, iki kazak ve kovboy botlarım, işte sana tatlı hayat ve gece mevki tozlu büyüler. Hayat tastamam ayağımın ucunda; gaz pedalını hep...
Oturma Odası Hayat Refakatçisi
Kim olduğunu söyle. Olmaz ki. Bir sağımda, bir solumda, bir bakmışım odanın kapısında, bir saniyede uzaklarda, ama haksızlık bu. Ben seni bulamam ki. Kim olduğunu söyle. Kalkıp başka odaya gitsem peşime takılıyorsun. Senden ne kurtuluş var, ne de beraberlik. İlahi uçucu dostum, söyle kimsin. Gerçek yaşam, gerçek görünenlerdir. Otur şöyle mor kadife kaplı berjere, pencere yanına. Anlat, neden beni hem bırakmıyorsun, hem de açıkça oturma odasına yerleşmiyorsun. Kuzum, ben zaten pek akıllı...
Hayatlarımız Küçülürken Çok Kısa Öykü Devleşiyor mu ?
Öykü nedir sahiden ? Ansiklopedik bilgi olarak öykü denilince , karşımıza çıkan ‘romandan daha kısa olan kurgusal anlatım biçimi ‘ tanımına ve yine ‘gerçek veya gerçeğe yakın olan olayları okura haz verecek şekilde anlatan edebi yazı türüdür ‘ ifadelerine net olarak katılmıyorum. Fantastik veya bilim-kurgu öyküler gerçeği anlatmaz ve hayal gücünün de gerçekçi olmak gibi bir zorunluluğu da yoktur. Öykü ; aslında anlatmak istediğimiz şeyi başka türlü anlatmanın yolunun olmamasıdır. Bambaşka...