Hayatlarımız Küçülürken Çok Kısa Öykü Devleşiyor mu ?

H

Öykü nedir sahiden ?

Ansiklopedik bilgi olarak öykü denilince ,  karşımıza çıkan ‘romandan daha kısa olan kurgusal anlatım biçimi ‘ tanımına ve yine  ‘gerçek veya gerçeğe yakın olan olayları okura haz verecek şekilde anlatan edebi yazı türüdür ‘ ifadelerine net olarak katılmıyorum.  Fantastik veya bilim-kurgu öyküler gerçeği anlatmaz ve hayal gücünün de gerçekçi olmak gibi bir zorunluluğu da yoktur.  Öykü ;  aslında anlatmak istediğimiz şeyi başka türlü anlatmanın yolunun olmamasıdır. Bambaşka bir okuma ve yazma tutkusu olan ‘öykü’ nün tanımında romanla ilişkilendirilmesinde hassas yaklaşıyorum belki , ancak  roman tanımı için ‘ öyküden uzun anlatım biçimi ‘denilmediğini hatırlamak gerekli.  Anlatılan kurgunun geçmişi veya geleceği değil sadece an anlatılır ve her kelime anlamı vermek için özenle seçilir. Yüzlerce sayfa için yer yoktur, her şey kısa anlatım  stilinin seçilerek , okurda uzun süre iz bırakabileceği hayaller ve hayatlardır.           Bir oturmalık okumada günlerce , haftalarca aklınızdan çıkaramayacağımız  kelimelerle birlikte yürürüz rutin gerçek hayatta.. Bazen suçluluk hissiyle dolaşırsınız, bazen hafiflemiş hissederek, o öykünün içinde ben olsaydım ne yapardım dersiniz, kaçmak istediğinizi veya öyküde  kalıp başka yollar arayabileceğinizi… Bunların hepsini üç dakika veya yarım saat içinde okuduğunuz bir öykü  yaşatır.  “Öykü sevmiyorum! “ diyen insanların çoğu hayatlarında tek bir öykü bile okumamış insanlardır.

Öykü okumak, bir kitapçıya gittiğinizde hangi yazarın hangi kitabını alacağını bilmek demektir. Ön yargısız her türlü anlatıma, kurguya, dile sığ olmamaktır. Biri size okuduğun öykü ne hakkında diye sorduğu zaman , “ Öyküyü okuman gerek ! “ diye cevaplamak ihtiyacıdır. Özetleyemezsiniz. Bir an , bir gündüz, bir gece içine yerleşen çok uzun hayatlardır.

‘  Çok Kısa Öykü   ‘, dünyanın her yerinde farklı isimlerle yaşar;  flaş kurgu, ultra kısa öykü, süper kısa öykü, mikro kurgu, mikro hikaye, nano kurgu ve posta kartı öyküsü gibi bir çok adlandırmayı sayabiliriz. Mümkün olabilecek en az kelimeyle , en etkili , en özgün haliyle zengin ve komplike duyguları anlatabilme sanatıdır. Bir örnek verebiliriz ; Ernest Hemingway’in çok bilinen altı kelimelik mikro hikayesinde istenirse pekala da aslında bence zorunlu da olmayan , ‘başlangıç, gelişme ve son ‘ kurgusu da görülebilinir .  “ Satılık: bebek ayakkabısı, hiç giyilmemiş. “

Hemingway bir öğle yemeğinde, yazar arkadaşlarıyla yüzlerce sayfada anlatılacak bir romanı altı kelimelik öyküde anlatabileceği üzerine bahse girer ve peçete üzerine yazdığı bu çok bilinen öyküsüyle , mikro öykü tarihini de başlatmış olur. Bahsi kazanmıştır.

Minimalist hayatların seçildiği yeni düzen  içinde sizce çok kısa öyküler devleşmiyor mu ? İyi eşyalara sattığımız hayatlarımız gerçek anlamıyla kısalır hatta neredeyse yok olurken yatağımızın baş ucuna yerleştireceğimiz bir öykü kitabı kaybettiğimiz hayallere birkaç dakika olsun dokunabileceğimiz bir çeşit yeni dünya.

Öyküler, mikro öyküler…Sıkıştırılmış hayat içinde fevkalade kısa ve çarpıcı yazılmış öyküler aslında bizim içinde olduğumuz gerçek hayatlardan daha uzun bir nefestir. Metroda yer bulduğumuz anda pekala da bir hatta iki öykü okuyabiliriz, öğle saatinde yine bir öykü okumak sıkıcı düzende bir ışıltıdır, akşam yemeğinden sonra kısık bir seste caz büyüsü eşliğinde, bir fincan Brezilya kahvesi içerek muhteşem bir Türk öyküsü okuyup harika bir gece geçirebiliriz.

Öykü okumak hayatları uzun kılan ayrıcalıklı müthiş bir keyiftir diyorum.