1 Ocak Perşembe
Kendimi uyandırmayı istemek için yeni bir gün hatta yeni bir yıl olabilir. Kalksam mı yatsam mı? Kalksam ne olacak sanki. Kalksam da bir yatsam da bir. Sevgilim yok. Gitti. Hepsi hepsi yüzümü yıkayıp, çişimi yapacağım. En az bir yarım saat daha böyle aptal aşık ve sıkışık kalabilirim.Yüz yirmi altı gün iki saat oldu. Hala unutamadım. Her kapının çalınışında senin geldiğini sanıyorum, elinde bir şişe kırmızı şarap ve felaket seksi gamzelerini… Sana aşık olduğum için kendimden nefret etmiyorum, sana tutkulu olduğum için kendimi aptal da bulmuyorum, yirmi metre kare yatak odasında kendimi yalnız da bulmuyorum.
Senden zaten sıkılmıştım, sen gitmesen tam da ben gitmek üzereydim. Ama bir nane var ki, sabahları bu eksikmişim duygusundan henüz kurtulamadım. Ha, o unutma meselesi kendime yeni, baştan çıkarıcı kumral bir sevgili bulana kadar. Sevgili, sevgiliyi söker… Öyle batık bir hikaye olacaksın sonra, altı üstü bitmiş bir şişe kırmızı şarap…
Doğrusu bu ya, daha tanıştığımız ilk gece sıkı palavralar attığını anladığımda, sana hiç ama hiç bulaşmamalıydım. Ancak, lanet çekiyor bir kere, on kere, akıllanmaz kere, gel bu dönme dolap adama aşık ol, dön dünya dön diyor. Ah akılsız kalbim, ah akılsız aklım.
Kalbimde bir delik var. Ne bir deliği, kalbim süzgeç gibi. Çok sıkıştım, kalkmalıyım. Sevgilili ya da sevgilisiz, sanırım er geç bu hayatta işemek zorundayım, haşlanmış yumurta yemek ve köşedeki şarküteriden mozarella peynir almak için işe gitmek, hatta seni düşünmemek zorundayım.
Poponu kaldır ve hayata geç geri zekalı aşık! Pekala da güzel bir gün mümkün. Soğuk hayır sıcak bir banyo, lavanta kokulu köpüklerin içinde muhteşem bir seni unutma seansı…
İyi bir kahvaltı, iyi bir kahve. Bazen düşünüyorum, sadece bu kahve kokusu için bile yaşanır.
Kötü adam ! Kötü sevgili! Kaç günler oldu aramıyor, mesaj atmıyor, kapıyı çalmıyor, beni umursamıyor.
Unuttu gitti. Unuttu gitti beni. Acaba ben arasam mı? Konuşamam ki. Sesini dinler hemen kapatırım.
Benim olduğumu şıp diye anlar ki, yediyle çarpılmış cin gibidir pis kazanova. Ahmak, kötü kalpli sevgili, ne alaka şeytanla o kadar anlaşmalarına rağmen ben hala bu seks akıllı adamdayım ! Nasıl aptal bir aşık oluyorum da “Artık bitti!” diyen bir adamın sesini hala duymak istiyorum… Kuzum aptallık sonsuz mu? Bu aptal aşık olma halim kaç gece daha devam eder ki, aklımdan çıkmayan şeytani gamzeleriyle… Artık bana boncuk diyen kimse yok… Ama dur, senin gamzelerinden daha güzel gamzeleri olan bir aşkım olacak . Hem de sadık bir sevgili. Üzül, mahvol sen, kahrol orada, ben yokum diye.
Kırımızı topuklu ayakkabılarımı giydim, dehşet güzel kokuyorum, en çekici aşkı yakalayıp seni koleksiyon yapacağım… Yalnız bir şey var : Bütün bu sokaktaki adamlar, hepsi kumral, hepsi onunla dehşet şekilde aynı yüzlü, aynı boyda, hatta hepsi aynı yürüyüşte olabilir mi? Tuhaf sanki hepsi aynı ihanet eden adam. Bütün adamlar şimdi, o giden sevgilim. Ah, bu yüzler hep aynı ama, yanında hep farklı kadınlar. Kızıl saçlı, sarışın, koyu kumral… Bu güzel kadınlar, içinden çıkamıyorum, içinden hangisiyle ihanet etti bana? O, bu, şu, topuklu ayakkabılar… Tıpkı şu an giydiğim muhteşem göz alıcı kırımızı rugan ayakkabılarım gibi.. Nereye, nereye kadar içimde bir kayıp sevgili, köşe kapmaca onca muhtemel güzel yüzlü kadınlar, sadakatsizliğinin ipuçlarını sokak sokak arayabilirim ki?
Nitekim sen yoksun..