Serseri, hokkabaz ya da hayalperest, alaylık küçük ve önemsiz işler yaparak hayatını kazanan, şehirden şehre dolaşıp hayale düşkün olmakla suçlanan ve böylelikle iskambil kağıtları gibi devrilen insanlardandım. Fiskos giden ilişkilerle, fesat kumkumaları, hazırlopçular, şakşakçılar ya da hacıyatmazlarla uzaktan yakından ilgisizdim. Zamanımızın harikalarına uymuyordum. Gücenik, içi dar, iki şehirden avare yaşıyordum. Şehir, havasızlığı ve darlığıyla ben ve benzerlerimi kuşatmıştı: Istampacı...
Sence Umurumda mı ?
Sonu hakikatle nihayetlenmeyen uzun yol rüyalarının asılsız olması, daha da tuhafı hayali yolların hayali olması sence umurumda mı? Yolda yolcu olmam için havada ilk leyleği gördüğüm bir zamanlama olmalı mı? Doğru yerde, doğru zamanda değilim, inandığım için yolcuyum ; olmayan şeylere, mesela boşluğa inanıyorum, mesela beş yapraklı yoncaya, mesela abajur ışığında görülen rüyanın kısa sürede gerçekleşeceğine, sökülmüş yünlerden yedi kapıya dağıtıp dileklerin gerçekleşeceğine, mesela sana...
Hayal Hayat
Sana yığınlarca hayal okudum. Bunları bile isteye mi yaptım, olaylar kendiliğinden mi yol aldı, inan bana hiç bilmiyorum. Bu hayal seferlerimde kimi zaman aklımdan uçan rüyalarım oldu, hep tekrarladım, ayrıntıları kafamdan geçirdim, ama bazı rüyaları sana anlatamadan unuttum. Bütün rüyalar da bütün hayatlara benzer mi emin değilim. Bunu anlamak için daha uzun bir hayata ihtiyacım var. Uzun bir sessizlik oldu. Daha uzun hayat ihtimalimi hayalledim. Bir dükkancı, bir dükkan ve müthiş bir toz...