Kuşkusuz bir uyku saati. Yatağa uzanır uzanmaz uykuya dalmayı özlemişim. Erik bahçelerinde bir dolu hayal sayıklamadan, yüksek anlaşılmaz seslerde geçmişe dair zırvalamadan, uyanıp kapıları açarak gecenin sessiz asfaltlarında ayakların çıplak yürümeden sükunet içinde herkese ait rutin bir uykuya yatmak. Hayran olunacak sessizlik zamanı. Hayallerim tuhaf, hatta zor gibi görünebilir, ama ben şimdi sadece uyumak istiyorum; kolay ve basit. Otobanlarda giderken aklıma hep uzaklar geliyor. Tuhaf olan evler, bilinmeyen sırlar, adını bilmediğim kasabalar, 700 km, 650 km, varmayı düşlediğim şehre göre azalan mesafeler, mutlu veya mutsuz evler. Her ev sırlı bir kapı. Çok uzaklarda bilmediğin mutlu kasabalar, sessiz akışlı sakin şehirler…Kaç yol, kaç yolculuk, kaç gece alır mutlu evlere gitmek? Yeşil kadife, püsküllü koltuklar, avizeler, mavi beyaz porselenler, müzik kutuları, sabah piyesleri…Mutlaka bilmediğim hayatlar var. Asfalt kokulu yolculuklar, sabah ve gece is kokulu kasabalar, hayat kokan mahalle fırınları, bakkallar, eski yüzlü adamlar. Çöp kamyonları sabah çok erken saatlerde geçiyor. Sesim bir ton aşağı, bir ton yukarı. Her şehirde terk edilmiş gitmeyen Chevroletler, bir dönemlerin parlak otomobilleri, ancak tutkulu olanlar hikayelerini bilir, otomobillerin ruhları vardır. Çok cümleler söylendi, bu rüyada çok uzaklara bakıyorsun, gidebileceğin bir şehir yok gibi… Bazı geceler yüzlerce kasabaya uğruyorsun, bazı geceler ise hiç yürüyemediğin ahşap tabanlı, soğuk zeminli , ıslak fayanslı uzak evlerdesin. Dört cam çevirmeli arabalar, anlattığım her şeye inanıyorum, zaman zaman her şey çok güzeldi. Her şey olacağına varır. Bazen ne kadar yol alsak hiçbir şehre gidilemez. Hayata ait kokular. Taş taklidi yapabilmek mümkün olsaydı her şey aynı kalabilirdi. Sandalyeler, koltuklar, şezlonglar…Yataklı vagonlar, limanlar, buğulu ve tutkulu büyüler, istasyonlar, kasaba kokuları, kilometre tabelaları, yeni şehirler, “hayat böyle” yazılı levhalar… Evlerin çatılarında şubat yağmurları, meşhur çocuk Pinokyo, başka masaldaki Polyanna’ya aşık olmuş, buna inanman bir masal olmamalı, hayatta her şey eşit değerde mümkün, erken saatlerde erken varmak için çıkılan yolculuklar, telaşa gerek yok, nasihatli de nasihatsiz de gidilecek yolun kokusu aynı olacak, bazı şeyleri gideceğin şehirleri seçerek değiştiremezsin. Hangi şehre gidersen git, aynı hayat, aynı rüyalar. Tesirleri hala devam eden bir zamanda mutlaka yaşamış olacaksın, köşe bucak, rüya rüya kaçsan, yine aynı şehir aynı yaşanacak.Ne geçmişte yapılacak bir şey vardı, ne de şimdi. Evdeki hesap çarşıya uymaz hayatlar yaşanıyor, imkansız denilenler imkanlı oluyor, az havayla yaşamak mümkün oluyor, rüya yorumla, fal bak, el oku, her şey olacağına varır, bunca telaşın, endişen boşa, oldu, bitti, üzülmen hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Arka bahçede erik ağaçları ve terk edilmiş bir Chevrolet… Uyku uyku, şehir şehir, rüya rüya dolaşıyorsun… Hiçbir şeyi değiştirmek mümkün olmadı.