Kiracı

K

Eski hatta felaket, iki katlı bir evin ikinci katını peşi sıra çıkıyoruz önümüzde Giritli bir kadın, belli ki eskiden oldukça alımlıymış, kadın aşağı çekiliyor aramızdan, bizi ikimizle bırakırken bu evi kiralayalım diye, sevişeceğimizi düşünerek porsuk duvarların çevrelediği küçük berbat odada, yerleşmiş ahşap bir gardırop anahtarı mutlak kayıp, yatakta ters devrilmiş sidikli bir döşek, ayakkabılarımızı  çıkarıp girmiştik bu yetmiş iki no’lu haneye, gözlerimiz birbirini yakaladığında iki acı tebessüm dağıldı, bir iki fotoğraf assak, bir  menekşe yerleştirsek pencere önüne, yatağın hemen yanına bir abajur, değişir miydi mekanlar, iki sevgili iç çektik, belki sevişebilirdik her yerde, alt katta çalınırken yunan şarkılar hüzünlü sevişirdik, kokusunu silebilir miydik bu ikinci katın tenimizden yükselen sıcakla, çok fazla değil miydi kirası böyle bir yer için, üstelik döküldü dökülecek, ya altında kalırsak ,sevişirken ölür müyüz çıplak ve söylentiler olur yasak aşk ölüm getirdi diye, hem kadın bize tuhaf bakmadı mı, sevmedi bizi, birbirimize aşık olduğumuzu anladı aklına gelir soyunacağımız, sesi üzer bu yalnız kadını birleşmelerimizin, hiç sebep yokken kirayı artırmak isteyebilir, nedensiz surat asabilir sabah mutlu çıkacakken evimizden, komşular çok değil bir hafta sonra bizi gösterir işaret parmaklarıyla, gece yarısı baskın olur, çarşaflara sarınmış çıkarız sokağa, muayeneye gönderirler belki beni, ölürüm, ölürüm, çok değil fahişe derler ve beni arzularlar, ölürüm, ölürüm aşkımız zedelenir, üzülür, yıpranırız, zaten basık tavanlı bir ev.

Şuraya oymalı kısa bir perde assak, güneş içeri gelir mi,umut bile olabilir içerde yağmur sesi, çay içer hikaye okuruz, ev dinler Olağanüstü  Masallar’ ı, sonra yine sevişebiliriz,yoksa kasvetli mi olur oda öğleden sonraları, ev kuzeye mi bakıyor, güneş nereden doğar, açık hava sineması bile varmış yakınlarda, bazı bazı gidebiliriz, belki Çingeneler Zamanı’nı yeniden bile seyredebiliriz, o kadar da kötü sayılmaz aslında büyük büyük annemin kilimini sereriz, çok değerli şimdi, yaşasaydı  mutlu olurdu onu sevdiğime, seviştiğimizi bilse mahvolurdu, vazgeçtim, duvardan duvara halı döşetiriz çok değil yirmi beş metrekare, yaşadıkça güzelleşir evler, bir yıla kalmaz çok severiz burayı, dut ağacı var evin önünde, göreceksin her şey güzel olacak, bozacı uğruyor sokağa, duydun mu, boza  sever misin, bu evi tutalım, büyük evlerde üşüyebiliriz, zaten iki kişi değil miyiz, onarabiliriz yıkık dökük parçaları, yunanlı kadına hikayeler anlatırız, Isınır zamanla bize, hem biz hoşsohbet insanlarız, komşulara sıkça gülümseriz, sessiz de sevişebiliriz, ilerde belki nadiren haftada bir kere, yılbaşı gecesi onu çağırır tombala oynarız, yalnız kalmaz, zaten biz televizyon da seyretmeyiz, çok sessiz kiracıyızdır, çocuğumuz hiç olmayacak, topu topu iki kişi sığarız bu odaya, her yere, hem evli de değiliz, hiç belli olmaz belki ayrılırız, o zaman terk ederiz bu evi yakınlarda kilise varmış, hiç kiliseye gitmedim, yavaş ol, burası çok soğuk kazağımı çıkartmıyorum, ne güzel kokuyorsun, sokaktan seyyar satıcılar geçiyor, gürültülü bir mahalle çocuklar aşağıda top oynuyorlar, bir gün  camımızı  kırabilirler,çok özlemişim seni, kazağımı niye çıkartıyorsun, ağaç yaprakları cama vuruyor, yağmur yağacak, ayak sesleri duyuyorum, çıplak yakalanırsak hayatta kiraya vermez bize odayı, harikaydın, bizi görecek, ben de seni çok seviyorum, kadın içeri girdi, sence bizi seyretti mi, Yunanca bir şeyler söylüyor bağırarak, baştan da sevmemiştim bu kadını, harabe bir ev, aşktan anlamayan bir bunak, belki hiç aşık olmadı, hala bağırıyor, merdivenler çok dik, düşebiliriz, çantamı unutmuşum, beni dinlemiyor, hiç böyle arzulamamıştık birbirimizi diyorum, ağlamaya başladı, deli olmalı, hemen kaçalım buradan, çantayı sokağa attı ikinci kattan, evimiz olabilirdi burası, ama seviştik, seviştik, hoşçakalın beyaz menekşeler, şimdi sonbahar, zaten basık tavanlı bir evdi.

İki sokak yukarıda bir çatı katı varmış, yağmur başladı…