Hayatlarım, gecelerim, aşık olmaktan kaçan trabzan atlayışlarım, bu niyetle her şeyi yavaşa alma hallerim, sonra çoğu başka hayatlar, ve daha sonraları… Böylece aşık olmaktan kaçarsın. Siyasal bilgiler düşünebilirsin, ekonominin gidişatına takılabilirsin, hadi hayat tepe taklak der amuda kalkıp “düş benden düş” diye çığlıklar atarak yelkenleri indirebilirsin. Aşktan kaçan halin her ihtimali bir eğlenceli oyuna getirebilir. Genlerinde iyiden iyiye gitme hali var. O günlerde, bu günlerde hem sessiz hem uykulu geceler kolay ve yavaş gelebilir.
Hayat, kıyıdan çok uzakta ne kadar hayal görünürse senin için en emniyetli gece o olur.
Ertesi gün çok çok unutmuş olman gereken bir hikayen olmayacak, sessizlik sadakatin ve az sonra elbiselerini giyip çıkacağın yeni bir hayat da yok… Kafamda belli bir adam da yok. Sen ben karıştık iyice. Yalan söylemeyi de adamakıllı beceremiyoruz. Sonra yağmur iyice yağdı, sonra iyice gittik…
Saatlerce uyuyamıyorum bu yüzden. Paltolarımızı alıp giymeden, “Bu kadarlık yeter” demeden uzun yürümemiş miydik? Nerede kaldı aklım? Gündüzki ya da geceki, geçerli nedenlere dayanmayan, aynı öğlenlerin içinden yürürken birbirimize bildiğimiz bilmediğimiz hatta sandığımız şeyleri bile anlatmadık mı? Bu hayalin bir şeytan işi olduğu muhakkak. Çok dar sokaklardan geçilen daha dar sokaklar kaç yaşında öleceğini öğrenmek kadar mühimsiz. Hiç ilgilenmiyorum seninle, aşkla, yokluğunla… Çok önemli şeyler yapabiliyorum; her sabah uyanıyorum, nereye kaç mil gidebilirim diye uzun uzadıya düşünüyorum, kayıplar düşünerek bulunabilir mi diye hayalet haritası çiziyorum, dediğim gibi çok önemli işler peşindeyim. Gözlerimi açıp kapamayı bile ağır çekim elli kere kafamdan geçiriyorum. Senlik vaktim yok hayatımda. Her biri ötekilerden çok farklı günlerim var.
Önceleri üzüldüm belki, içimde büyük öfkeyle uyandım. Sonraları bu öfkeyi sevdim. Beni kendimden uzaklaştıran güçlü bir etkisi vardı. Hiçbir şey zor değil. Oturma odasının ışıklarını açıp kapatıyorum her gece. Geceleri balkona çıkıp üşüyorum, sonra yine oturma odasına dönüyorum. Anlıyorsun ya, hayat her gün akşam oluyor…
Paltom hala sende mi? “Evet” dedin, “Evet” demedin. Hiç düşünmüyorum. Bu yüzden uykularım kaçmıyor. Başka hayatlarım var, başka kafa yoruşlarım, başka başka… Beni görmek istersen ben burada değilim. Çoktan, çoktan gittim…Gece oldu. Gündüz oldu. Ben gittim…
Bende kalan palton öldü…