En imkansızı sormak istiyorum. Lanetli miyim? Sevim Sümbül Laneti isimli hikayemdeki lanet olabilir mi her şeye sebep? Uzaktan yıldırımlar düştü kafama. Apartman altlarından giderken kafama saksı düşer diye yıllarca korktum, bu benim yedinci hissimdi. Hayatı sezmek için altıdan fazlasına ihtiyacım oldu. Sabah beş, sokaklar turuncu ışıkta, ister geç, ister geçme. Tam keyfime göre bir saat. Hiçbir şey için uzun beklemek zorunda değilim. Hayat seçimlerime göre ayarlanmış. Tuhaf bir harikalıktayım bu gece, Blues dinlemek bana iyi geliyor, California Blues, eski pantolonları seviyorum, eski gömlekleri, eski hayatları, eski şarkıları… Sevim Sümbül Laneti’nin bit pazarı tutkusu üstüme bulaştı. Mutlu hayat meraklılarından değilim, merdiven altından geçmek beni korkutmuyor, bilakis iyi geliyor, pozitif enerji salatanızdan sıkıldım, canım melankoli çekiyor, insan adam gibi bir üzülemiyor da keyfince, “olumlu düşün, olumlu olur!” ıvır zıvırı, sen bilmiyorsun tabii Sevim Sümbül Lanet’ini, boş akıl vermek pekala da rahat, karışma üzülmek istiyorum. Asansörde kaldım, telefonum çalındı, arkadaşım öldü, arabam tuzla buz oldu, hayatım bloke, ama olumlu olacakmışım, senin olduğun yerden benim hayatımla ilgili zırvalık konuşman kolay, sen ben değilsin, benim hayatımı, benim zamanlarımı, benim lanetimi yaşamadın. En büyük kolaylık hayatları yargılamak, oysa şimdi ben gecenin ortasında bu lanetin içinde, bütün bu kötü şeylerle asfalt kokusuyla gidiyorum. Her gece gidiyorum, dörtte, beşte, altıda… Dar sokaklara, yokuşlara, uzun yollara, caddeleri biliyorum, otobanı biliyorum, gece kokusunu çok iyi biliyorum. Denize, okyanuslara, keşfedilmemiş kıtalara, akıntılara, hayaletli kasabalara, en yakın arkadaşım bir hayalet, onunla uzun yola çıkmak oldukça keyifli, bütün kırılan fincanlara, patlayan lastiklere, salak Polyanna’ya rağmen… Gece uzun, bulvar ışıkları var, yanımda sessizce oturan hayalet arkadaşım, sessizliğiyle gerçek bir dost, millerce uzağa sürüyoruz. Aynı kahveye oturuyoruz, aynı insanları seyrediyoruz, aynı kapılara dokunuyoruz, aynı mektupları okuyoruz, bildiğim, tanıdığım, gittiğim her şehre birlikte geçiyoruz. Ayakkabılarıma bakan insanlardan uzaktayız artık, her şeyi eski seviyoruz, her gece aynı şehre gidiyoruz, bazen merak ediyorum hayalet arkadaşım neden bu kadar bana benziyor diye, bütün hayatım bu işte, gece uzak şehirlere giden bir kadın, beni kimse sevsin istemiyorum ki, ne kadar üzüldüğümü anlamayışınıza içerliyorum, nerelere nasıl gidilir merak etmiyorum, pusulalarınız canımı sıkıyor, hepsi kendi hayatlarınıza ayarlı, radarlar, tehlikeler, bozuk yollar umurumda bile değil, dünya haritasına bakıp şu ülkeye gitmek istiyorum demek istemiyorum, ben her gece aynı şehre gitmek istiyorum… Bu gece yol çok uzun, milyonlarca kedi gözü geçiyorum…
Şimdi Uzaklara Gitmek Vardı…
Ş