Ne seni, ne geceyi… Hayalet bağlamış hanlar, tuhaf hikayeli şehirler, mektuplu dar sokaklar, kancalı tokalar, firketeli uzun saçlar, topuzlar, hayat ve saçlar… Saçlarım yok. Kaşlarım yok. Yanı başımda hikayeler anlatan da yok. Herkes bir gün mutlu olur mu? Hani masallardaki sonlar gibi… Perili evler var mı? Peki ya herkesin hayali var mı? Kaleydoskopları ışığa tutup bakmak gibi? Üzerine ışıltılı bir yağmur yağarken ayakların bir yerde bir havada uçuşarak dans ettiğini bir rüyada görmek gibi? Saçlarım yok. Bir perukam olsun istiyorum. Sanki benim saçlarım gibi hayalli olsun istiyorum. Kestane rengi saçlar… Üzerime dolanan hayat… Hâlâ bana söyleyecek bir şeyin yok mu sevgili hayat? Bir özür, bir sebep, bir mucize? Öyle herkes gibi yaşayıp, herkes gibi mi gideceğim? Hayaller hiçbir şey değiştirmiyor. Ne kaçışlar, ne hayaletli hangarlar, ne yeni dünya masalları…Geceler kendine gidiyor… Yüzüm eski yüzüm değil, kalbim eski kalbim değil, hayatım eski hayatım değil… Boş mu vereyim? Neyi? Dipsiz ağrıları mı? Kestane saçlarımı mı? Çok uzunmuş gibi gelen geceleri mi? Seni mi? Hangisini boş vereyim? Kayıp anahtarlar gibiyim. Eskimiş buzdolapları gibi. Huysuz, hırçın, hüzünlü… Saçları olmayan bir kadın gibiyim…. Şart değil belki ama bir peruka istiyorum. Hayata beni bağlayabilecek kestane rengi hayalli saçlar… Ne Paris’e gidebildim, ne de sana dönebildim. Hikayenin ortasında şehirsiz, kasabasız, sokaksız kaldım. İçim acımıyor, mutluyum desem inanacak mısın? Herhangi bir cümle hakkında hiçbir düşüm yok bu gece. Uyurken şimşekler çakıyor kafamda, bir varsın, bir yoksun… Her insandan uzaktayım. Sanki her gece her bir başka şehirden ayrılıyorum… Bütün otel kokulu çarşaflara, bütün yol lokantalarına, bütün hikayelere yalnız girip yalnız çıkıyorum… Şehir şehir kaçsam, gidebilir miyim bütün kötü şeylerden? Bu mümkün mü? İzimi kaybettirmek? Şehirden şehire kaybolan yolcu olmak? Hiç kimse hikayemi sormasa, kestane perukamı sahici saçlarım sansalar, öyle uzun, öyle hayalli, öyle mutlu yaşasam… Bir mucize yok mu sahiden? Kendimi son gördüğümden bu yana aylar geçti. Beklediğim bir şey var mı yok mu , artık bilmiyorum. Hiçbir şeyi bilemediğim gibi. Hayaletlerle dolu bir kasabada bir tren istasyonunda ıssız hayatın yanında tren saatimi bekliyorum. Kuzeye giden bir tren varmış. Belki kuzeyde mutlu bir hayat vardır… Aslında, her şey bir yana, saçlarım yakışmış… Hâlâ ama hâlâ , her şeye ve her şeye rağmen hayallerimi seviyorum… Perukamı çok sevdiğim gibi… Ne seni, ne geceyi hiç unutmadığım gibi..
Peruka
P