Gönül ablacığım, öncelikle size şunu söylemek isterim ki her sabah aksatmadan çocuklara iki yumurta haşlayıp ardından pekmez içirip okula gönderince, bir sigara yakıp köşenizi okuduğumu bilmenizi isterim. İnanın ablam olsanız ancak bu kadar sevebilirdim. Benim derdim büyük, köşelere sığmaz ama bana yazacağınızı biliyorum.
Ben otuz beş yaşında, etine dolgun, açık tenli, evli ve iki çocuk annesi bir ev kadınıyım (evine bağlı!) .Ege’de fevkalade mazbut bir ailenin görücüye hazır (elişi, yemek, ütü, börek açma, dantel işi, örgü örme özgeçmişe alınsın) tek kızları olup, vasfım ‘ev kızı’ olmaktı.
Ayrıca Halk Eğitim’in seramik kursunu başarıyla tamamlamış olmam büyük bir referanstı. İlk nasibim Kastamonu’ lu Ali’nin mühendis oğlu Tevfik’ti. İlçenin birçok askerden dönmüş, adam olmuş, yiğit delikanlılarını reddediyordum. Annem bizim kız evde kalacak, on yedisinden sonra kısmeti kapanacak diyerekten babama söyleniyordu. Bense hayallerimdeki prensi bulmak istiyordum. Çocukluk arkadaşım Serpil okumaya diye gittiği İstanbul’dan kolunda filinta gibi delikanlıyla ” kocam” diye gelince doğrusu çok kıskanmıştım. O gün kendim bulmaya karar verdim ve her gün evlilik köşesini takip etmeye başladım. Boyu boyuma uygun birini arıyordum. İki tanesini gazeteden kesip kırpıp odama aldım ve Ayhan Işık kartpostalımın yanına iliştirdim. Annem, bunlar da ne diye sorunca, ona birisini seçmem gerektiğini, henüz karar veremediğimi söyledim. Damat adaylarıydı. Rahmetli baban bunları iyi ki görmedi (o günlerde ölmüştü) başımıza bunlar da mı gelecekti Veysi Efendi diye ağladı da ağladı. Annem çok üzülüp damatları beğenmeyince ben de Rumuz Nadide Çiçek olarak evlilik köşesinde yerimi aldım. Askerleri ve memurları bir kenara ayırdıktan sonra prensimi bulmuştum: 1.75 boyunda, sarışın yeşil gözlü, 80 kilo ağırlığında, 32 yaşında, bir kamu kuruluşunda görev almayan bir kadın berberi. Ona aşık olmuştum. O gün gelin başını da Raci yani kocam yapmıştı; saçlarımı tek tarafa toplayıp nadide bir çiçek takmıştı.
Düğünümüz Fasıl Aile Çay Salonu’nda gerçekleşti. İlk başlarda her şey iyi gidiyordu, Gönül Abla. Benim olan bir evim vardı. İşlediğim kanaviçeler, oyalar raflara ve koltuk üstlerine yerleşip yaşamımı güzelleştirmişti. Raci de her sabah işe giderken beni öpüyor, eve gelince nasılsın karıcığım, bugün ne pişirdin diyerek çok ilgileniyordu. Ancak çok geçmeden (kayıtlara göre altı ay on iki gün) mutluluğumuza gölge düştü. Önceleri beni öpmeyi unuttu, derken yemekleri tuzsuz, gömlekleri ütüsüz buldu. Eve geç geldiği bir gün onu merak ettiğimi söyleyince, bir tokat, iki tekme, üç çimdik yedim. Canım yanmıştı. (130. Madde : cana kast, pek fena muamele… Davacı 12.04.1981’de boşanma davası açmıştır. Kocasını affeder ve dava düşer.)
Kötü giden evliliğimizin ikinci yılında annem vefat etti. Bergama’daki müstakil ev bana kaldı. Böyle olunca Raci evliliğin çocuksuz yürümeyeceğine karar verdi ve o gece bir çocuk yaptık. Mutlu olalım diye erkek çocuk doğurdum ve babasının adını aldı. Çocuk biraz büyüdükten sonra, yine bir şeylerin eksik olduğunu anlamıştım; günün menüsünü pişirmekten, gömlek düğmelerini dikmekten, yumurtayı kayısı haşlamaktan bıkmıştım. Bir gün öğleden sonra, burç falımı okuduğumda, haneme ay doğacağını anladım : Atılımlar yapacak, yaşamanızı etkileyecek bir işe gireceksiniz. Ben de vakit kaybetmeden iş ilanları sayfasını açtım. “Bizi Arayın” …. Aradım, televizyon, dizi ve reklam çekimleri için bayan eleman arıyorlardı.Çoluk çocuğa karışmıştım, menfi bulmadım. “İşte size ek gelir fırsatı! ” ve altı rakamı çevirdim umutla. Akşamları anketörlük yapacaktım, takdir edersiniz ki imkansızdı. ” Sekreter Aranıyor”. Başvuru için belgeler ; en az lise diploması, on parmak daktilo bilirlik belgeleri, otuz yaşından gün almamış olmak, 1 fotoğraf, nüfus cüzdanı örneği, ikametgah belgesi ve özgeçmiş. Bende olan sadece nüfus cüzdanıydı. Hemen kalkıp çeyiz sandığıma baktım. Yerindeydi. Evlilik cüzdanımın arasında. Derken uygun işi bulmuştum. “Mengi Paşa Konağı’na aşçı ve mezeci aranıyor. Ücret dolgundur.”
Çocuğu gönderdikten sonra gizlice işe gidiyor, akşamları biraz yemekle eve dönüyordum. Doğrusu iyi kazanıyordum, altı ayda dört tel bilezik, bir kristal çay takımı, dört buçuk metre ipek kumaş almıştım. Daha önce çok beğendiğim bir gece elbisesinin patronunu gazeteden kesmiştim ve artık onu dikebilirdim. Yılbaşı gecesi yeni elbisemi giyip, dört bileziğimi taktım. Aynada kendimi seyrettim. Epeyce güzelleşmiştim. Oturma odasına girip, Raci’ den beni yemeğe götürmesini istedim. Beni görünce şaşırdı, beğendiği belliydi. Çok geçmeden elbiseyi ve takılarımı nereden bulduğumu sordu. Ona gururla işimi anlattım, kendimi iyi hissettiğimi, artık para kazandığımı, mutlu olduğumu…Beni dövdü. Çocuk ağladı (çocuk annemi dövme diye babasına bağırdığını ve yorganın altında ağladığını doğruluyor.) ve makyajım bozulmuş, yüzüm siyah, yeşil ve mor olmuştu. İpek elbisem yırtıktı ve dört bileziğim Raci ‘nin Almanya ‘dan getirttiği saç kurutma makineleri, perma ilaçları ve boyalara dönüşmüştü. Raci ben seni neden sevmiştim?
KADINA YÖNELİK ŞİDDET DURDURULSUN! Altındaki fotoğrafta elinde yazılı pankartlar taşıyan beş kadın. O gün etli pilakiyi komşuya verdim ve yirmi iki gün yemek pişirmedim.
SAHİP OLACAĞINIZ HAKLAR… Aralarında çalışma hakkı da vardı ve konağı aradım.
“Kontenjanımız dolmuştur.” (Aslında tam anlamıyla hakkı olmadığını 08.01.1985 tarihli mahkeme kararıyla öğrenecekti. 159. Madde : Karının meslek ve sanatı. Kocasından zımnen veya sarahatan müsadesiyle bir iş veya sanatla iştigal edebilir.)
Canım fena halde sıkılmıştı. Gaz arızayı, mutfak ürünleriyle güzelleşme ve cinsel sorunlar hatlarını aradım. Raci’ye yalnızlığımı, mutsuzluğumu anlattım. O gece on bir sularında ikinci çocuğuma hamile kaldım. Aradan geçen zaman içinde aile nüfusumuzun artışı dışında değişen bir şey yoktu. Gittikçe çıkmaza giriyordum, Gönül ablacığım. Raci eve daha az gelmeye başlamıştı ve çocuklara iyi bakamıyorduk, mutlu bir aile değildik. Raci’yle konuşamıyorduk. Sonunda her şeyin sebebini öğrenebilirim diye Medyum Cano’yu aradım. Sarışın kadının aramıza girdiğini öğrenince, ertesi akşam Raci’yi takip ettim. Et lokantası yazan bir yere girip, yaklaşık iki saat sonra esmer bir kadınla sarmaş dolaş çıktı ve bir sokak arkadaki evin üçüncü katına çıktılar. Daha fazlasını görmeye dayanamazdım, eve dönüp ağladım, çok ağladım, ona çok sevdiği ıspanaklı böreği yaptım, pantolonlarını tek çizgi ütüledim, evi süpürdüm. Her şeyi bitirince yakası açık elbisemi giydim ve dönmesini bekledim. (129. Madde : Zina. Davacı altı ay içinde şikayetçi olmamıştır.)
Gönül ablacığım, hiçbir şey düzelmedi. Her şey daha da kötüleşti. İşsiz, parasız, mutsuz iki çocuklu ve evli bir kadınım. İyi de ben şimdi n’apıcam???
Davacı Tamay Feci 07.06.1997 tarihinde davalı Raci Feci ‘den 134. Maddeye dayanarak muhik sebepten boşanmıştır. 134. Madde: Evlilik birliğinin sarsılması yada müşterek hayatın yeniden kurulamaması…
Tamay Feci kimdir? Ödüllü öykümüzün kahramanını bulan şanslı okuyucuya yazarın lüks kuşeye basılı “Tek kuralla kadının kimliğini edinme yolu” isimli eseri ve tam yirmi yıllık ilave yaşam verilecektir.
Anahtar Sözcük: Kadın – Saklı Sözcükler: Ataerkil, mahrem, meme, menapoz, namus, orgazm, regl, tabu, yasak. (Alfabetik sıralanmıştır.)
Kaynak: Evrensel Kültür Aylık Edebiyat ve Kültür Sanat Dergisi 1995 Hülya Uçar