Varoluşçuluk kelimesi Latince’de varolmak ‘existere’ kelimesinden türetilmiştir, egzistansiyalizm söylenişi ile bilinen düşünce 1800’lerde Kierkegaard’ın bireyin gerçek dünyada gerçekle yaşamasının soyut düşünce deneyimlerinden daha iyi olduğunu savunan bir felsefe akımına, yaşam görüşüne aittir. Kierkegaard bireyin yaşamına anlamı toplum veya dinlerin değil kendisinin vereceğini düşünür. Seçimleri kendisi yapar hayatın içinde, bu yolla da hayatın anlamını ve değerini kendisi bizzat keşfeder, seçer. Bu anlamı ararken insan kolaylıkla umutsuzluğa düşebilir, ancak zaten önemli olan esas olarak da bu anlama giden bireysel yolculukta seçimi yapmak sorumluluğudur. Bireye ait yaşam yine bireylerin kendi seçimleriyle yol alarak şekillenip her bireye göre de değişen anlam bulunur. Her birey özgürdür; kendi öz farkındalığına muktedir, seçimleri de kişiye özel başka kavramların baskısından, oluşumdan bağımsız özgür kararlardır. Doğuş, yaratılış sürekli değişmekte, her şey sürekli değişmektedir, öyleyse birey de tam olarak daimi değişimde olan hayatın anlamını tam olarak kavrayamayacak ve sürekli değişen bir anlam arayışının içinde yaşayacaktır.
Her birey kendilerine göre tanımladıkları anlam ve değere göre gelecek için kendi seçimlerinin yapmanın sorumluluğunu taşır. Miras alınan veya önceden oluşturulmuş bir varoluş yoktur; birey kendi varoluşunu çizer. Seçimleri, kararları, anlam arayışları onun varoluşunu çizer. Birey büyük istekle, ciddi bir şekilde otantik yaşama zorunluluğuna sahip çıkmalı, “Varoluş özden önce gelir!” ilkesini unutmamalıdır.
Varoluşçuluk insanın üzerine hayat anlamını kurduğu için bence umut verici bir düşünce akımıdır; önceden hiçbir şey belirlenmemiştir, bu durumda çabayla kendi hayatımızı seçebilir, kendi anlamımızı bulabiliriz. Zorunlu olduğumuz kendi seçimlerimizi yapmak ise şayet ortak payda anlamlardan sıyrılır özgürce kendimize ait yolda yürüyebilir, kendi anlamımızı bulabiliriz.
Hayatın anlamı nedir?